15 Eylül 2007 Cumartesi

İngilizcede Sık Kullanılan Cümleler

İngilizcede Sık Kullanılan Cümleler:

1. I see..........Anlıyorum

2. I quit!..........İstifa ediyorum, bırakıyorum, vazgeçiyorum.

3. Let’s go!..........Gidelim

4. Me too..........Ben de

5. My god!..........Aman Tanrım

6. No way!..........Olamaz! Hiçbir şekilde, hiçbir yol,

7. Come on..........Yapma, hadi

8. Hold on..........Bekle

9. I agree..........Aynı fikirdeyim

10. Not bad..........Kötü değil

11. Not yet..........Henüz değil

12. See you..........Görüşürüz

13. Shut up!..........Kapa çeneni

14. So long..........Hoşça kal, oldukça uzun

15. Why not?..........Neden olmasın

16. Allow me..........Bana izin ver

17. Be quiet!..........Sessiz ol

18. Cheer up!..........Neşelen

19. Good job!..........İyi iş

20. Have fun!..........İyi eğlenceler veya eğlen

21. How much?..........Ne kadar

22. I'm full..........Tokum.

23. I'm home..........Evdeyim

24. I'm lost..........Kayboldum.

25. My treat..........Bu benden.


--------

1. So do I----------Bence de

2. This way----------Buradan ya da bu şekilde

3. After you----------Senden sonra

4. Bless you!----------Çok yasa!

5. Follow me----------Beni takip et

6. Forget it!----------Unut onu, unut gitsin

7. Good luck!----------İyi şanslar

8. I decline!----------Reddediyorum

9. I promise----------Söz veririm

10. Of course!----------Tabiî ki

11. Slow down!----------Yavaşla

12. Take care!----------Kendine iyi bak, dikkat et

13. They hurt----------Onlar acıtır, bu incitir

14.Try again----------Tekrar dene

15. Watch out!----------Dikkat et!

16. What's up?----------Ne haber?

17. Be careful!----------Dikkatli ol!

18. Bottoms up!----------Şerefe! İçkiyi bir yudumda bitirmek. Fondip yapmak

19. Don't move!----------Kımıldama!

20. Guess what?----------Tahmin et ne (oldu)?

21. I doubt it----------Ondan şüpheliyim, Ondan şüphe ederim.

22. I think so----------Sanırım öyle

23. I'm single----------Bekârım

24. Keep it up!----------Aynen devam et!

25. Let me see----------Bir bakayım

------


1. He has a large income----------Onun kazancı çok, iyi para kazanıyor

2. He looks very healthy----------O çok sağlıklı gözüküyor

3. He paused for a reply----------Cevap vermek için durdu

4. He repaired his house----------O onun evini tamir etti

5. He suggested a picnic----------Piknik yapmayı önerdi

6. Here's a gift for you----------Bu senin için bir hediye, işte hediyen!

7. How much does it cost? ----------O ne kadar tutuyor, maliyeti nedir?

8. I caught the last bus----------Son otobüse yetiştim

9. I could hardly speak----------Zorlukla konuşabildim

10. I'll have to try that----------Bunu denemek zorundayım

11. I'm very proud of you----------Seninle gurur duyuyorum

12. It doesn't make sense----------Bunun bir anlamı yok

13. Make yourself at home----------Kendini evdeymiş gibi hisset

14. My car needs washing----------Arabamın yıkamaya ihtiyacı var

15. None of your business! ----------Seni ilgilendirmez

16. Not a sound was heard----------Sessizlik hâkimdi, çıt yoktu

17. That's always the case----------Her zaman öyledir.

18. The road divides here----------Yol burada ayrılıyor

19. Those are watermelons----------Bunlar karpuz

20. What a nice day (it is)! ----------Ne güzel bir gün!

21. What's wrong with you? ----------Neyin var?

22. You are a chicken----------Sen bir ödleksin

23. A lovely day, isn’t it? ----------Hoş bir gün, (öyle) değil mi?

24. He is collecting (saving) money----------Para biriktiriyor

25. He was born in New York----------O New York da doğdu

--------

1. It sounds great!...............Kulağa harika geliyor!

2. It's a fine day...............Güzel bir gün

3. So far So good...............Şimdiye kadar çok iyi

4. What time is it? ...............Saat kaç?

5. You can make it! ...............Yapabilirsin

6. Control yourself!...............Kendini kontrol et

7. You should profit by my exam----------Benim durumumdan ders almalısınız.

8. He is ill in bed----------O yatakta hasta

9. He lacks courage...............O cesaretten yoksundur

10. How's everything?...............Her şey nasıl

11. I have no choice...............Seçeneğim yok

12. I like ice-cream...............Dondurmayı severim

13. I love this game...............Bu oyuna bayılırım

14. I'll try my best...............Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım

15. I'm On your side...............Ben senin tarafındayım

16. Long time no see! ...............Uzun zamandır görüşmedik

17. No pain no gain...............Acı yoksa kazanmak yok

18. Well it depends...............Şeye göre değişir, şeye bağlı

19. We're all for it...............Hepimiz onun için varız, buradayız

20. What a good deal! ...............Ne iyi bir anlaşma

21. What should I do?...............Ne yapmalıyım

22. You asked for it! ...............Sen kaşındın

23. You have my word...............Benim sözüme sahibisin

24. Believe it or not!...............İnan veya inanma

25. Don't count on me...............Beni hesaba katma, bana güvenme o konuda.

REVİEW OF MODALS

REVİEW OF MODALS



İZİN



MAY I go out?

CAN I go out?

COULD I go out?

WOULD you mind my going out?

He CAN go out?

You MAY go out?



RİCA, İSTEK, DİLEK



CAN you move aside?

COULD you move aside?

WOULD you please move aside?

WILL you please move aside?



NASİHAT, ÖĞÜT



You SHOULD eat less.

You OUGHT TO eat less.

You HAD BETTER eat less.

You SHOULDN’T eat something salty.

SHALL I eat something sweet?



ALIŞKANLIK



I USED TO get up early when I was a student.

I WOULD get up early when I was a student.



TERCİH ETME, YEĞLEME

I WOULD RATHER go by train than by bus.

I WOULD RATHER you went by train.



BEKLENTİ



He SHOULD get there by noon.

He OUGHT TO get there by noon.

He WILL get there by noon.

He MUST be sleeping.



KARARLILIK, İSTEKLİLİK



I WILL do my best to learn English.

I WOULD LİKE TO live as I like.

I WON’T / SHALL NOT drive a car over the normal limits.

I WILL NEVER drive a car over the normal limits.

You SHALL stay at home.

He SHALL stay at home.

WILL you go to the cinema to night?



YETENEK, KABİLİYET



I CAN do it by myself.

I AM ABLE TO do it by myself.

I COULD do it by myself when I was young.



EMRETME



You ARE TO do it again.

You SHALL do it again.

You MUSN’T do it again.

Do it again, WILL you!



KARARLAŞTIRMA



She WILL be getting married today.

She IS TO get married today.

She WAS TO have got married today.

WILL you be studying medicine?



SÖZ VERME, REDDETME



I WILL help you.

I WON’T help you.

You SHALL have your wages tomorrow.



ÖNERME, TEKLİF ETME, DAVET



SHALL I open the door?

WOULD you like me to open the door?

WILL you have seat?

WON’T you have seat?



İMKAN, OLANAK, İHTİMAL



He CAN be a spy.

He COULD be a spy.

He MAY be a spy.

He MIGHT be a spy.



GEREKLİLİK, ZORUNLULUK



You MUST do it.

You HAVE TO do it.

You OUGHT TO do it.

You SHOULD do it.



İHTİYAÇ OLMAMA, GEREKSİZLİK



You NEEDN’T do it.

You DON’T HAVE TO do it.

You HAVEN’T GOT TO do it.

You DIDN’T HAVE TO do it.

You DIDN’T NEED TO do it.

You HADN’T (GOT) TO do it.



YASAKLAMA



You OUGHTN’T TO smoke here.

You SHOULDN’T smoke here.

You HAD BETTER NOT smoke here.

You MUSTN’T smoke here.

You AREN’T TO smoke here.

BE TO (AM/IS/ARE + TO – INFINITIVE)

BE TO (AM/IS/ARE + TO – INFINITIVE)



1- Arrangement planned for the future (Gelecekte planlanmış

bir eylem):



- They are to give the reports to the students today.

- Öğrencilere karnelerini bugün verecekler.



- The Secretary General is to talk to Denktaş tomorrow.

- Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri yarın Denktaş’la görüşecek.



Örneklerde görüldüğü gibi yapılması planlanan bir iş be to + infinitive ile anlatılabilir.



2- Duty or ordering (Görev ya da emir):



- You are to water the garden today.

- Bugün bahçeyi sulayacaksın. (Genellikle anne-babalar

çocuklarına yaptırmak istedikleri işleri bu şekilde söylerler)



3- Necessity (Gereklilik):



- We are to work harder.

- Daha çok çalışmamız gerek.



- You are to tell the truth.

- Gerçeği söylemelisin.



4- Purpose in if-clauses (Şart cümlelerinde):



- If you are to pass your class, you must work harder.

— Sınıfını geçmen için daha çok çalışmalısın.



5- In indirect speech (Dolaylı anlatım):



- He said, ‘Stay at home’. (DIRECT)

- He said that I was to stay at home. (INDIRECT)

— Evde kalmamı söyledi.



6- Arrangement planned in the past (Geçmişte planlanmış bir eylem):



- We were to buy a house in the near future.

- Yakın bir zamanda ev almayı planladık.



7- Expresses arrangements planned in the past but which didn’t

happen with “be (am, is, are, etc. ) + to have + past participle”

(Geçmişte planlanmış fakat gerçekleşmemiş bir eylem):



- We were to have bought a house, but later we changed our minds.

- Bir ev satın alacaktık fakat sonra fikrimizi değiştirdik.



- I was to have gone to Bodrum yesterday, but there was no room

on the bus.

- Dün Bodruma gidecektim fakat otobüste yer yoktu (gidemedim.)

NEED

NEED



“Need” bir modal olarak yalnızca soruda ve olumsuz cümlelerde kullanılır. Üçüncü tekil şahıslarda (-S ) almaz. Olumsuz hali genellikle needn’t şeklinde kısaltılarak kullanılır. Olumlu cümlelerde yerine “must” kullanılır.



1- Obligation and immediate necessity

(Hemen yerine getirilmesi gereken mecburiyet):



- Need he set off at once?

- Hemen yola çıkması gerekiyor mu ?

- Yes, he must set off at once.

- Evet, hemen yola çıkması gerek.



2- Lack of necessity (Gerekliliğin olmaması):



- No, he needn’t set off at once.

— Hayır, hemen yola çıkmasına gerek yok



- You needn’t walk to the post office to mail your letter.

You can put it into the mailbox here.

- Mektubunu atmak için postaneye gitmene gerek yok.

Onu buradaki posta kutusuna atabilirsin.



3- In asking for permission (İzin isteme):



- Need I set the table?

— Sofrayı hazırlayayım mı?



4- Absence of obligation as the negative of ‘must ‘

(Must’ın olumsuz şekli):



- Must we go there today?

- Bugün oraya gitmeli miyiz?

- No, we needn’t.



Örneklerde görüldüğü gibi “must” ile yapılan soruya yanıtımız gerek yok anlamındaysa “needn’t” kullanılır.



5- Expresses an action which was done unnecessarily with

“needn’t have + past participle”

(Gereği olmamasına rağmen yapılmış bir eylemin ifadesi):



- You needn’t have bought bread today.

- Bugün ekmek almanıza gerek yoktu (ama almışsınız.)



Örneklerde görüldüğü gibi yapılmasına gerek olmadığı halde yapılmış bir iş “needn’t have + past participle” ile anlatılır.

DARE

DARE



“Dare”, modal olarak yalnızca soru ve olumsuz cümlelerde kullanılır. Üçüncü tekil şahıslarda (-S) almaz. “Dare” asıl fiil olarak ta da kullanılır.



QUESTION:



- Dare she go out alone at night?

— Gece tek başına dışarı çıkmaya cesaret edebilir mi?



NEGATIVE:



- No, she dare not go out alone at night.

- Hayır, gece tek başına dışarı çıkmaya cesaret edemez.