OUGHT TO
1- Obligation, duty, and advice (Mecburiyet, yükümlülük ve nasihat):
       - You ought to eat less if you want to keep fit.
       — Formunu korumak istiyorsan daha az yemelisin.
       - You oughtn’t to eat so much if you want to keep fit.
       - Formunu korumak istiyorsan fazla yememelisin.
       - Your marks are poor, you ought to study harder.
       - Notların zayıf, daha sıkı çalışmalısın/çalışsan iyi olur.
2- Probability or possibility (Olasılık):
       - He got a good mark in the exam. He ought to be happy.
       - Sınavda iyi not aldı.Mutlu olmalı/herhalde mutludur.
3- Expresses a duty which hasn’t been done or fulfilled expectation with
     
        - Your marks are very poor. You ought to have studied harder.
       - Notların çok zayıf, daha çok çalışmalıydın/daha çok çalışman gerekirdi (ama çalışmamışsın.)
       - You oughtn’t to have neglected your lessons.
       — Derslerini ihmal etmemeliydin.
Örneklerde görüldüğü gibi “ought to have + past participle” geçmişle ilgili bir ödevin yapılmadığını; olumsuz şekliyle de yapılan hatayı belirtilir.
15 Eylül 2007 Cumartesi
OUGHT TO
ought to have + past participle 
(Yapılması gereken fakat yapılmayan bir  yükümlülük)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder